Paramparça 29. Bölüm 720p izle
Özet: Başarılı ve zengin bir iş adamı olan Cihan eşi Dilara ile sorunlar yaşamaktadır. Çocukları Ozan ve Cansu’nun hatırına evliliğini sürdüren Cihan bütün enerjisini işine vermektedir. Kocası tarafından yıllar önce terk edilmiş bir kadın olan Gülseren ise, İstanbul’un kenar mahallelerinden birinde yoksul bir hayat sürdürmektedir. En büyük amacı tek başına büyütmek zorunda kaldığı kızı Hazal’ı iyi bir şekilde yetiştirebilmektir. Birbirlerinin varlığından haberdar bile olmayan Cihan ile Gülseren’in yolları, yıllar önce kızlarının doğduğu hastanede yapılan büyük bir yanlışlık sayesinde kesişecektir. Cihan’ın kızı Cansu geçirdiği bir kaza sonucunda hastaneye kaldırılır. Hastanede ortaya çıkan Cansu’nun öz kızları olmadığı gerçeği Gürpınar Ailesini darmadağın eder.
Yayınlandı: 15/06/2015
sevgili ADMİNLER sansür yapıyorsunuz peki anladık da neye göre sansür yapıyorsunuz? bu güne kadar bana yazılan her şeyi yayınladınız. ama benim cevaplarımı yayınlamadınız. ya benim yazdıklarımı da yayınlayın ya da bana karşı yazılanlarda da aynı sansürü uygulayın. haksızlık yapmayın. bu şekilde olan şu; ruh ikizleri çen çen ötüyor. sadece benim sesim çıkmıyor...
LaLem demiş ki;
Semire can onlar şimdi benle ve ruh ikizimle uğraşıyorlar, öyle şeylere vakitleri yok. // Ayışıcığım hadi yine sayemde keyfine diyecek yok. Geçen sefer gülerken çay bardağı elinden fırlayıp kırılmıştı bu sefer mutlaka çorba tabağı aynı akıbete uğramıştır. Hadi ben görevimi yaptım seni ezeli düşmanınla kanka yaptım cennette yerim hazır. Bırakın artık o cacık olmaz cilvelerini. Vallahi sizi kanka yaptığım için sizden bir şey istemiyeceğim, sevabı yeter. Diğer merak ettiğin konuya gelince haklısın biz selle tek yumurta ikiziyiz ve tek yumurta ikizleri kardeşlerle evliyiz ikimizin de tek yumurta ikizleri ikiz kızlarımız var onlarda tom cruise ın komşusu tek yumurta ikizleri stewart kardeşlerle evliler. Tek yumurta ikizleri ikişer köpeklerimiz ve aynısının tıpkısı ikişer apartmanımız var , ayrıca hep aynı kıyafetlerle ve aynı tüp arabalarla geziyoruz. . Rahatladın mı? Şimdide kahve takımını kırabilirsin gülmekten. Yalnız sen artık ağzınla değil başka organınla gülüyordun. Bütün bir takımı onunla nasıl kıracaksın bilemiyorum. Amerikan yardımı alırsın mutlaka. Bye darling.
Semire demiş ki;
Bu kadar sayfada bir tek cümle diziyle alaklı hiç kimse yazmamış. Bu şikayetçiler nerde acaba?!:(((((
LaLem demiş ki;
Berran dost, bize aktardığın yazı yine çok güzel eline sağlık. Güneşin kızlarını sizle bende seyredeceğim. Eski İzmir günlerimizi yadederiz. Öpüldün. /steve efendi seninde yazdıkların çok güzel. Kendimi hani o ayı gibi beş on kişinin alt alta üst üste oynadığı amerikan futbol maçında sandım. Yürüttüğün mantık da aynı ayışığı mantığı iki kere iki üç eder, yani kafa çatlatmaya, hele elimi yormaya hiç değmez. Selin takıntında aynı. Sen ayışığının tek yumurta ikizi olmıyasın ? Aslında seni düşününce aklıma hep bir komik kahramanı geliyor „red kit“. Bende tek yumurta ikizim gibi yapıp seni bundan sonra kaale almıyacağım. Yırtınmaya devam et. İyi maçlar. Yaz, yaz hani o bir zamanlar bahsettiğin 10-15 mail adresinden beğeni butonuna bas bak benim yazdıklarımı ne çok beğeniyorlar diye bağır hurraa yuppı yuppı yeh…
Ayisigi demiş ki;
STEVE beni cok güldürdün,samimi olarak söylüyorum tanrida seni hep güldürsün ve parmaklarin dert görmesin. Birkere sana tesekkür ediyorum benim kacirdigim yerleri ufkum acilmis olarak gösterebildigin icin. Yorumunu ilk okudugunda tabii ki huylu huyundan vazgecermi bu adam yine ucmus dedim-:)) Ama mutlaka Steve nin bir bildigi vardir diyerek dikkatlice okudum. Mesela selma bölümünü kac defa okudugum halde baglantiyi kuramadim. Taki geri gidip lalsel in yorumlarini dikkatlice okuyunca. Yorumdas Steve beni anla,bazen bu lalsel in yorumlari beni cok baydigi icin okumadan es geciyorum. Bu selma dan bahsettikleri yorumlarda onlardan biriymis benim icin,ES gectiklerim.Cok sagolasin. Yaw Izmir ne kadar kücukmüs böyle ,vay anasina birinin kizkardesinin kiz arkadasi selma digerinin erkek arkadasinin grubunda ki arkadasi SELMA cikiyor! Ama ne hikmetse sel selma hakkinda onca bilgi verdigi halde lal ha evet kizkardesimde o selmayla senin anlattigin selma ayni kiz demiyorlar yaw. Bak simdi ben merak ettim ayni selmamiy miś? Hadi hayirlisi yakinda akraba cikicak lalseller grubu. Yaw diger bir dizide Tayyar karekteri evreni sardi,bunlarda Izmiri sardilar-:)) Hadi ama lalsel ya ayni kisi oldugunuzu ya da birbirinizi cok yakindan taniyan iki kisi oldugunuzu itiraf edinde bende rahatliyayim-:))
Semire demiş ki;
Selincim! Yazdıkların için bir daha teşekkür ederim. Ben de senin dediyin gibi yapmak istiyorum. Ama hanki dala el uzatıyorsam, ağacın diger dalları uzanan elimi tırmaklıyor. Ben diger site de benim hakkımda yazmaktan vaz geçin diyorum. Bunl r bildikleri taraneleri okumaya devam ediyorlar. Kavkalı tarafları barşığıa davet ediyorum, her kesle dost olamk istediyimi yazıyorum, beni yalakalıkla, objektiv olmamakla suçluyorlar. Sonucda anlamadıkları nokta şu ki, "Ben insanların beğenisine göre yazı yazmak zorunda deyilim" Bunu medeni bir şekilde anlatmaya çalışıyorum, yine de olmuyor. Bak yine diger site de beni Dilara adlandırarak, korkak ve basit biri olduğumu yazmışlar. Bu artık kişisel saldırı değil de ne? vallahi bıktım ve de artık yazmak istemiyorum. Ama kaçarsam, asl korkaklığı o zaman etmiş olurum diye düşünüyorum. Bu nedenle de gitmiyorum. Ben de seni "Egmont" uvertürası (Biz böyle yazarız) kadar zengin öpücükle öpüyorum.
SELİN demiş ki;
SEMİRE’cim, son günlerde yaşadığını anlattığın üzücü olaylar dolayısıyla köşene çekilip bizi kendinden mahrum etmemene sevindim ama herşeyden önce samimi açıklamaların için çok teşekkür ederim. Şüphe her insanın yaşamında olan ve bir duygudur . Şüpheyle ilgili bazen birbirine zıt düşen bir çok güzel söz vardır: Mesela İrlandalı Yazar Stanislaus Joyce „bir şeye inanmak için, kuşkuyla başlamalıyız“ diyerek kuşkunun olumlu yönünü baskılar. İngiliz bilgin ve yazar Samuel Johnson ise „ Şüphe , mutluluğun olduğu kadar, erdemin de düşmanıdır diyerek bize bu duygunun olumsuz olduğunu anlatır. Bence hakikat ortalarda bir yerde yani şüphenin de çoğu duygular gibi „azı karar çoğu zarardır“. Gerçek yaşantımızda biriyle tanışdığımız zaman o insana çoğunlukla şüpheyle yaklaşırız. Kafamızda hemen sorular oluşur: iyi bir insan mı kötü bir insan mı ? etc.,etc. Bu sorularımızın cevabını almak ve şüphelerimizi dağıtmak için 5 duyumuzdan yardım alırız. Yani görünüşünü ve davranışlarını gözlerimizle görür, sesini kulaklarımızla duyarız, kısacası kendi imkanlarımızı kullanırız ama onu tanımak için ikinci bir yolumuz daha vardır: tanıyan kişilerin onunla yaşamışlıklarını öğrenip değerlendirmek. Sonra onunla kendimiz birşeyler yaşar zamanla bizdeki resmini tamamlarız. Sonunda olumlu veya olumsuz bir resim çıkar ortaya ve ilişkilerimizi ona göre ayarlarız. Ama sanal alemde bu böyle değil. Burada bir nik arkasında saklanan kişiliklerle tanışıyoruz. Kişilik diyorum çünki bu nikle yazan kişinin bize çizdiği portre arkasında hakikaten böyle bir kişi var mı yoksa bu sadece bir kişilik portresi mi bilemiyoruz. Aslında burada yapılan sadece düşünce alışverişi olduğu için gerisi bizi ilgilendirmemesi gerek. Ben bu sitede yazmaya başladığımda öyle düşünüyordum. Ama bunun bir çoğumuzda öyle olmadığını görüyorum. Burada bizler zamanla bir kitapta tasvir edilen bir kişiliğe okudukça can verdiğimiz ve artık onu gerçek kabul ettiğimiz gibi (bazı roman kahramanları vardır ki bugün onu insanlar cidden yaşamış sanır) ona da anlattıklarından çıkarak can veriyoruz. Aslında kısmen kendi algılarımızın ve hayal gücümüzün ürünü olan bu kişiyle gerçek hayatımızdaki bir kişi gibi bir ilişkiye giriyoruz. Kimini kendimize yakın buluyoruz kimini uzak. Kimisi güç kavgalarına, başlıyor (benim yazdığım doğru, onunki yanlış şeklinde ve en yenisi like ları baz alarak), kimisi kendi düşüncelerinin en doğru olduğunu düşünüp bunu herkese kabul ettirmek peşinde. Kimimiz de ortak bir nokta bulup (aynı şehirde yaşamış olmak, müzik veya edebiyat hobilerini paylaşmak gibi) dostça ilişkiler kuruyoruz. Tabii aynı gerçek hayatta olduğu gibi bunu çekemeyenlerde var ve saçma sapan sebeplerle bunu baltalamaya çalışıyorlar. Hoşgeldin insanlık! İşte hepimiz gibi sende bu hengamenin içindesin. Şüphelenmektede haklısın, kızmaktada ama bir noktada buradaki ilişkilerinde senin için neyin önemli olduğu konusunda bir karar vermek zorundasın. Bende bütün senin yaşadığın duygusal safhalardan geçip sanal ilişkilerimi değerlendiririken hangi kriterleri göz önüne almam gerektiğine karar verdim. Tabii ki bu sadece benim kendim için aldığım bir karar, herkesin böyle yapması gerekir diye bir iddiam veya beklentim yok.Bu karar şöyle: ben sanal alemde anonim kişiliklerle yazışıyorum. Önemli olan onların burada yazıştığımız konularda ne düşündüğü ve düşünce alışverişi yaparken takındığı tavır. Bu tavra bakarak bir yorumcuyla diyaloğumu devam ettirip ettirmiyeceğime karar veriyorum. Karşımdaki kişi başkasının düşüncelerine saygılıysa; yani düşüncelerimiz ters düşünce hemen kişisel saldırıya geçmiyorsa; düşünceye eleştiri ile şahsa saldırıyı ayırt edebiliyor ve düşüncesini kabul ettiremediği kişiler aleyhine karalama kampanyasına başlamıyorsa ve de herşeyi (benim yazdıklarım daha doğru seninkiler daha yanlış etc. şeklinde) bir güçleri yarıştırma savaşı haline getirmiyorsa bu insanla diyalog kurulur diye değerlendiriyor ve o da isterse her yorumcuyla diyalog kurmaya çalışıyorum. Bunu yaparken bir yorumcunun ne alim olması ne zengin olması ne güzel veya çirkin olması ne de peri padişahı veya saba melikesi olması beni ilgilendiriyor. Bunun haricinde dünya görüşlerini , hobilerini , zevklerini paylaştığım ve aynı şehirde yaşamış olmanın verdiği aşınalık nedeniyle özel diyaloğum olan yorumcular var ki bunların arasında sende varsın. LaLem’cimin saydığı kişiler benimde sanal dostlarım ve bende bu yorumcularla saygı sınırlarını aşan bir bir olumsuzluk yaşamadım. Dilerim onlarda benim hakkımda böyle düşünüyorlardır. SEMİRE’cim benim hakkımda ne düşünürsen düşün bende LaLem gibi istediğin sürece dostluğumuzu devam ettirmeye hazırım. İstemediğin an selamımı almazsın bende bir daha rahatsız etmem. Kendini üzmeni gerektirecek bir durum yok. Seni Beethoven’in müziğine duyduğum sevgi gibi bir sevgiyle kucaklar, öperim. Kulaklıklarını tak, bir koltuğa uzan ve Beethoven’in 9. Senfonisini benim yerime bir kere daha dinle. Göreceksin dünya sana burada bütün yaşadığın bu banallıklardan uzak çok daha güzel görünecek. Herkese iyi pazarlar.
Semire demiş ki;
" DIlara rahat rahat yalakalık yapabilmek için kuşkularından vazgeçti. Dilara çok basit bir kadın ve korkak. Düşüncelerinin arkasında durmaya cesareti yok." Ben vaz geçmeniz için uyarmıştım. Madem ben korkak biriyim o zaman neden medeni cesaret gösstererek orada olanın ben olduğumu itiraf ettim. Sizin gibi tilki-tilki kemer altından vurmuyorum? Cesaretiniz varsa, sizde orda olduğunuzu itiraf edin. Oysa ben orda yazanın kim olduğunu biliyorum. Ben kaç defa kimsenin kavgaların karışmak istemediyimi anlatmalıyım. Öyle bir durum ortaya çıkmış ki, ister-istemez karışmak zorunda kalıyorum. Çünki beni o taraf bu tarafa çekişdiriyorsunuz. Vaz geçin. Ben kuşkularımı anlattım ve de sanal alemde her kes “Mercek altında”-dır demeye çalıştım ki, bu son yazdığınızla benim haklı olduğumu ortaya koydunuz. Ben tekrar ediyorum. Orada yazanın kim olduğunu biliyorum. Berran! Haklısın, bir kadın sessizce gider. Ama son sözü demeden olmaz.
TC Berran demiş ki;
ALINTI ....IYI PAZARLAR*_* Bir Kadın Nasıl Gider? - Bir kadın ne zaman gider? Hiç düşündünüz mü, bir kadının gidişi neden bir erkeğin gidişi kadar gürültülü olmaz? Kavgasız, sessiz ve anlamsızca gider kadın. Bir Kadın Nasıl Gider? İlişkide erkekler sıkıldıklarını belli ederler. Bu iş yürümeyecek düşüncesini, gözünüze sokarlar.Önce gereksiz kavgalar başlar. ?Sen zaten hep böylesin? cümleleri yerleşir diyaloglara, ?şunu yapmandan nefret ediyorum? alt metni üstüne, binlerce söz edilir. Elleri ayrılır erkeklerin, televizyon karşısında el ele oturuşlar biter, herkesin kendi koltuğu vardır ve artık uyku gelince yatağa gitmek zor gelir. Çoğu zaman kadının üstüne örttüğü battaniyeyi, sabaha karşı üstünden attığı için,üşüyerek uyanan adam, sessizce yatağa gider, hiç dokunmadan, çalar saatini sesini bekler tan vaktinde. Akşam toplantılar çıkar, seyahatler girer araya işi müsaitse ve eve gelince, nasılsının yerini alır yemek mönüsünü sormak. Görev gibi, tatsız ve uzun aralıklarla yapılan sevişmelerin acısına, ihanet eklenir. Dışarıdaki konuşmaları kulağına gelir kadının, çocukları için evliliğini yürüttüğünü söyler herkese adam ve hiç hatayı kendinde aramaz. Kafasına göre birini bulmadan, bir dala tutunmadan, başka bir tene dokunmadan gidemez adam, gideni de zordur. Yani, bir erkek ilişkiden gideceğini hem belli eder, hem bağıra çağıra anlatır. Şiddete varan gece yarısı kavgalarında, alkol limitini aşmış ve kim bilir hangi hayali aşkı bırakarak gelmenin kızgınlığını çıkarır, saatlerce beklemiş olan kadından. Bu kadar basittir, bakarsın yüzüne ve anlarsın ki, o adamda artık sevgiye dair hiçbir şey kalmamıştır. Kadınlar böyle gitmez aslında gidemez. Çok uzun emekler verir ilişkisini yürütmek için. Birinin kadını olmayı yüreği, beyni, ruhu o kadar zor kabul etmiştir ki, başka bir adama ait olmayı istemez. Erkek gibi, çorbanın tuzu eksik diye kavga çıkarmaz mesela, tam tersi, konuşmamız lazım der. Erkekler de en çok bu cümleye sinir olurlar. Ertelenir o konuşmalar, maç bitimine, yemek sonrasına ve daha birçok lüzumsuz şeyin ardına ötelenir. Kadınlar inatçıdır, hayata tutundukları gibi, aşklarına da sahip çıkarlar. Bu yüzdendir, konuşup derdini anlatma isteği, karşı tarafı ikna edene kadar uğraşırlar. Sonunda pes eder adam, bir ışık görür kadın, tüm derdini paylaşır. Genellikle ne cevap alır? Abuk sabuk konuşma! Gereksiz ve saçma gelmiştir adama anlatılanlar, hiç de üstünde durmamıştır. Yine bir sıkıntı, tatmin edilemeden geçiştirilir ve adam gün gelip bunların kendisine ok gibi döneceğini bilemez. Bir kadın şikayet ediyorsa, ya da erkeklerin deyimi ile vıdı vıdı ediyorsa; erkek bilmelidir ki, o ilişkiden hala ümidi vardır kadının. Yürütmek, birlikte yaşamak, sorunları çözerek mutlu olmak istiyordur. Daha önemlisi, o adamı hala seviyordur. Kadın susarak gider! En önemli detaydır, erkeklerin hiç anlayamadığı durum işte bu kadar basittir. O gün gelene kadar konuşan, kavga eden, tartışan kadın, kendini sessizliğe vermiştir. Ne zaman ümidini o ilişkiden kestiyse, o zaman sevgisi de yara almış demektir. Yüreğindeki bavulları toplamıştır, kafasındaki biletleri almış ve aslında bedeni orada durarak, ilişkiden çıkıp gitmiştir. Kadın, gerçekten gitmişse, çok sessiz olmuştur ayrılışı, kimse hissetmeden, kapıları vurup kırmadan gitmiştir. Her akşam eve geldiğinde, kapının açıldığını gören adam anlamaz ama bir kadın sessizce gider. Ne mutfağında yemek pişiren, ne yan koltukta televizyon izleyen, ne gece ruhunu kenara koyarak yatakta sevişmeye çalışan kadın, artık o kadındır. Bir kadının çığlıklarından, kavgalarından korkmamak gerekir, çünkü kadının gidişi sessiz ve asildir.
Semire demiş ki;
Lalemcim! Beni en doğru anlayan sensin. Bunun için teşekkür ederim. Kendimle ilgili yazdıklarıma ne kadar inanıp, inanmadığının kendinde saklı olduğunu yazmışsın. Bu dürüst bir insanın yaza bileceyi bir cümle ve ben de böyle düşündüyün için ve de benimle dobra-dobra konuşduğun için sana minnetdarım. Benim kendimle ilgili yazdıklarımda söylemediyim şeyler var, ama ne yazdıysam hepsi gerçek. Ben kendimle ilgili her şeyi bir tek sevgili MSFİGO-ya maillerimde yazdım. Seninle öyle bir bağlantım olsaydı, sana da yazardım. Ama açık bir platforma yazmam. Çünki bu benim özel hayatım. Bunu onunçin yazıyorum ki, benim yalancı biri olduğumu sakın düşünmeyesin. Ben zaten yalan konuşmasını becermem. Benim söylediyim tek yalan çocukken okulda dersimi bilmediyim zamanlar "Hastaydım" palavrasını uydurmak. O kadar.:))) Neden öyle bir açıklama yapma ihtiyacı duyduğumu sorarsın, öyle kuşkulara düşdüyüm için utandığımdan ve de kendimi kötü hiss ettiyimden diye cevap veririm. Benim anlamadığım şey “Neden ben haketen hiç kimseye saygısızlık etmemeye çalışırken, bana karşı bu kadar kinin duyulması” Biliyorum kafana takma diyeceksin. Ama eğer hatırıyorsan bir zaman Seline yazdığım bir yazıda kendimi anlatmaya çalışırken “Damarıma basıldığı zaman çok agresiv ola bilirim” diye yazmıştım. Sanırım bu yüzden de bir türlü “Kafama takmamazlık” edemiyorum. Eğer bu yazdıklarımda anlamadığın hüsus olarsa, direk bana soracağını biliyorum. Eğer birileri beni anlamıyorsa, bu ben istediyim için deyil, sadece bu kadarını anlata biliyorum. Ben rusca fikirlerimi türkceden daha iyi aktarmayı başarıyorum:)) Bunu da sayenizde anladım. Bu da benim için kazanc.
Daha Fazla Yorum